1. Kaza Öncesi ve Hazırlıklar

Berlin Maratonu’nun 50. yılında, 02:34:02’lik bir kişisel rekorla yarışı tamamladım. Ancak bu sonuç, bir yıldır süren titiz hazırlıkların ardından beklediğim performans değildi. Çünkü tam yarışa bir ay kala, antrenman sırasında bir trafik kazası geçirdim 🚗💥. O an, hayatın bir anda nasıl altüst olabileceğini öğrendim. Çarpmanın ani gürültüsüyle dünya bir saniyeliğine durdu. Yerde yatarken zihnimde sadece tek bir düşünce yankılanıyordu: “Bir ay kalmıştı… sadece bir ay!”

Ambulansla hastaneye götürülürken bile aklımdan geçen tek şey Berlin’di. Yarışa sadece bir ay kalmıştı ve ben daha koşmamıştım bile. Hastanede yatarken, saatimin sağlam olup olmadığını sordum ⏱️. Başımı çarpmıştım ve doktorlar ciddi bir durum olup olmadığını anlamak için beni bekletiyorlardı. Sağ kolumda ve sırtımda üç farklı kas yırtığı, kolda uyuşma ve sürekli artan ağrılar vardı. Geceleri uykusuz bırakacak kadar şiddetliydi, ama zihnim hep Berlin’deydi 🏅.


2. İyileşme Süreci

Hastanede dört gün geçirdikten sonra taburcu oldum. Yürümek bile büyük bir çabaydı, koşmak ise imkansız görünüyordu. Yaklaşık 10 gün boyunca evde dinlenmek zorundaydım. 15. gün, doktorum Çağrı dikişlerimi aldı ve bana “Koşmana bir engel yok ama kaslarında ciddi bir yıkım var, toparlaman uzun sürecek. Kendini yıpratma,” dedi. İşte duymak istediğim şey buydu! 😊 Aynı günün akşamı 30 dakikalık bir deneme koşusuna çıktım. Ne nefesim yetiyor ne de bacaklarım gidiyordu. Ertesi gün 45 dakika, sonra bir saat… Ancak nabız parametrelerim çok kötüydü, maratonu bırak, 10K bile zorlayamayacak durumdaydım.


3. Yarışa Hazırlık Süreci

Yine de pes etmedim 💪. Kalan günlerde hemen her gün 10-12 kilometre arasında joglarla kendimi toparlamaya çalıştım. Moralim dalgalanıyordu; bir yandan interval antrenmanlarla hız denemeleri yapıyor, bir yandan da Berlin’i planlıyordum. Yarışa birkaç gün kala, “En azından atmosferi tadayım, hayal kurduğum o ortamı göreyim,” diyerek kendimi teselli ettim.


4. Yarış Günü: Start Anı

A Kapısından start alanına giriş yaptım, tam da start çizgisinin hemen yanındaydım. Üç metre önümde elit atletler duruyordu 🏆. Kas yırtıklarımın varlığını unutturmayacak bir ağrı hissetsem de, start anı geldi ve yarışa büyük bir heyecanla başladım 🚀. İlk birkaç kilometrede kendimi dinlemeye çalıştım: “Gaza gelme Canpo, gaza gelme,” diye telkin ediyordum.


5. Yarışın İlk Yarısı

Kilometreler geçtikçe, 15. kilometrede bacaklarımın dolu olduğunu hissettim ve “Gitmeyecek sanırım,” dedim. En azından yarı maraton mesafesini bitireyim diye düşündüm, ancak yarı maratonu beklediğimden hızlı geçtim. Parkur boyunca seyircilerin inanılmaz desteğiyle ağrılarımı neredeyse unuttum 👏. Yarı maraton geçiş sürem de fena değildi. “Devam et, gittiği yere kadar,” dedim.


6. Zor Anlar: 35. Kilometre Sonrası

Her 5 kilometre geçişinde, takip edenlerin ekranına bilgilerimin düşeceğini biliyordum ve onların heyecanı beni motive ediyordu. Ancak 35. kilometreden sonra güç tükenmeye başlamıştı. Ağrılar şiddetlendi, bacaklarım çalışıyordu ama kolum uyuşmuştu. 37. kilometrede Suna’nın, 38. kilometrede Balam ve Aslıhan’ın tezahüratlarıyla kendime geldim 🙌. Son bir gayretle Brandenburg Kapısı’na doğru ilerledim.


7. Brandenburg Kapısı’ndan Geçiş ve PB

Brandenburg Kapısı’na yaklaştığımda, tüm bu acılar ve mücadeleler gözümün önünden geçti. Artık “bitsin” diyordum, ama aynı zamanda tarih yazıyordum 📜. O mavi halıya adım attığımda saatime baktım: PB geliyordu 🎯. Tarihi kapıdan geçip bitiş çizgisini aştım. 02:34:02 🏁.


8. Yarış Sonrası Duygusal Anlar

Ağlamamak için kendimi zor tuttum 😢. Alandan çıkıp Balam’ın yanına yürümeye başladım. Beni görünce koşmaya başladı ve gözyaşlarım sevinçle döküldü 😭. Bu sadece bir maraton değil, hayatımın en büyük geri dönüş hikayesiydi. Yaşadığım olumsuzlukların kimseye denk gelmemesini diliyorum, ama benzer bir durumda olanlar için ilham olabilirse ne mutlu bana.